25 Mayıs 2016 Çarşamba

Berlin: Turistik bir Alman metropolünü ne kadara gezdim?



Temel amac belliydi aslinda, Euroleague Final Four'u yerinde izlemek ve Almanya'nin kadim baskentini kesfetmek. Fenerbahce de favori olarak Berlin'e gelince, her sey daha da güzel oldu tabii ki.Özet bütcemi hemen verip, Berlin'le ilgili tüm deginmek istedigim ayrintilari, dört ana baslikta anlatmak istiyorum.

Ucak: 300Euro (Maclar yüzünden fiyatlar ucuktu.)
Otel: 90Euro/gece (NH Berlin Mitte 8.8 verdim 10 üzerinden)
Ulasim: 25Euro Havaalani-Sehit Taksi ile, 7Euro Günlük Bilet
Müzeler vb.: 7 Euro Berliner Dom, 14Euro Nehir Turu,
Yemek: 8Euro Kahvalti, 15Euro Yemek (Kisi basi)

Toplam: 750Euro (Kisi Basi, 4 Günlük Gezi, tüm harcamalar dahil)

Gelelim dört ana basliga:

1- Yemek:
Almanya'nin baskentinde Alman yemeklerinden bahsedemeyecegim, ama böylesine cok kültürlü bir sehirde normal degil mi? Dört ayri mekani sirasiyla tanitmaya basliyorum.

A Mano: Tripadvisor'da bir numarali Italyan restorani olarak görünüyordu, o yüzden gittik acikcasi. Pisman da olmadik, mevsimine uygun kuskonmaz dolgulu bir Ravioli-yanda görebileceginiz gibi-, dana biftek, iki kadeh Toskana Sarabi ve bolca suya 45Euro ödedik. Bütün yemekleri kararinda, saraplari lezzetli ve tatli olarak siyah üzüm ikramlari da sevindiriciydi. Dogu Berlin'in göbeginde, Stalinist Mimari'nin en belirgin örneklerinden biri olan Karl Marx Bulvari üzerinde A Mano. Ayrintilar icin özellikle Yelp linki verdim, cünkü Almanlar Foursquare'e biraz yabanci. Yeterli seviyede yorum bulamadiginiz icin yanilmaniz olasilik dahilinde maalesef.

http://www.yelp.com/biz/ristorante-a-mano-berlin


Mogg & Melzer: Sandvic konusunda biraz eksik kaliyoruz galiba deyip Amerikan tarzindaki Mogg & Melzer'e ugradik. Müzenin icinde yer aldigi icin bulmak biraz zor olsa da, web'deki adresleri dogru. Iki ayri sandvic yedik; ilki "Pulled pork", ikincisi "Pastryma" yani pastirmali. Yaninda da benim Almanya'da vazgecemedigim tadlardan gazli elma suyu. Özellikler sandviclerin yaninda gelen "coleslow" salatalara bayildim, sandvicler ise doyurucu ve özellikle gercekten ilki lezzetliydi. Toplam hesap 26Euro geldi, kart o gün icin gecerli degildi. Sehir gezerken bazen insan acikir, ama tam bir yemek yemeden de güne devam etmek ister, iste tam o anlar icin bence Mogg. Müzeler Adasi'ni uctan uca gezip ugramak icin adeta.

http://www.yelp.com/biz/mogg-und-melzer-berlin-4

The Bird:  Bastan söylemeliyim, adamlar "atarli burgerci". Bunu herkese saydirdiklari mönülerinden ve garsonlarinin rahat tavirlarindan rahatlikla anlayabilirsiniz. Ama haksizlik etmeyelim tabi, cok lezzetli ve üc kisiyi rahatlikla doyurabilecek burgerleri var. Etleri, adamlari tartaklasaniz da cok pismis olarak getirmiyorlar ve burgerin yanindaki patatesi bizde kiloyla satarlar, o kadar söyleyeyim. Lezzet ve porsiyon konusundaki olumlu taraflarina, bir de fiyatlarinin uygunlugu ekleniyor. Özetle tepeleme kizartmanin eslik ettigi bir hamburger tabagi ve icecek 15Euro civarinda. Asagida bahsedecegim Flohmarkt civarlarina giderseniz kacirmayin, rezervasyon yaptirmak özellikle aksam saatleri icin mantikli olabilir.

http://www.yelp.com/biz/the-bird-berlin


To Beef or not to Beef:  Dinlendirilmis et sunan bir Italyan lokantasi, ilginc degil mi? Alismisiz dogallikla pizza ve makarna görmeye, sahibi büyük masamiza gelip parca parca etleri mezattaymiscasina tanitmaya baslayinca sasirdik. Mekanin özelligi "Dry-aged" etleri yaninda Italyan ve Akdeniz tatlari ile sunmasi. Bu tatlar mozarellali salata da olabilir, enginarli pizza parcalari da, bol zeytinyagli fava ve piyaz da. Yaninda da Toskana dolaylarindan bir sise Merlot agirlikli sarap, degmeyin keyfimize...Etlere on üzerinden on veremeyecegim ama, kolaylik olmasi icin mezeler diyeyim, muhtesemdi. Gitmek isterseniz mutlaka rezervasyon yaptirin ve mümkünse kalabalik gidin, cünkü zevkli dekore edilmis bu Italyan lokantasi bes, hadi bilemediniz alti masaya sahip ve kisi sayisi arttikca yemek secenekleriniz artiyor. Fiyata gelince de, biz bu saydiklarimin tümü icin sarap dahil kisi basi 45 Euro ödedik, fena sayilmaz.

http://www.yelp.com/biz/to-beef-or-not-to-beef-berlin


2- Bar:

Green Door: Her gittigim sehirde mutlaka bir kokteyl barina ugramaya calisiyorum. Her zaman memnuniyetle ayrilmiyorum tabii ki de. Ancak bu sefer fazlasi ile memnun kaldigim bir yeri anlatmak istiyorum, sirf bu yüzden Berlin'i daha cok sevmis bile olabilirim. Mekanimizinin kapisi da adi gibi yesil ve Berlin'de adet oldugu üzere kapisini sadece zili calanlardan bir kismina aciyorlar. Sansliydik ki cumartesi gecesi iceri girebildik ve bir de ne görelim, sadece kokteyllerden olusan onlarca sayfalik bir mönü, güzel müzikler ve insani yormayan samimi bir atmosfer. Daha ne ister ki insan? Kisi basi ikiser kokteyl denedik ve benimkiler Berlin'i unutturmayacak kadar lezizdi. Isimlerini unutsam da tekilali kokteyller diye bir alt küme ile secimi kolaylastirayim en azindan. Tanesi 10-15 Euro araliginda olan bu kokteylerin tek kötü özelligi, hazirlanmasinin bazen yarim saati bulmasi. Ancak bir de öteki taraftan bakalim, hizli yemek gibi bir dakika icinde yapilip getirilse idi, hiz hepimizi tatmin ederdi ama ya tat?

http://www.yelp.com/biz/green-door-berlin

Not: Buraya bu puani layik görenleri kiniyorum, ya zevksizler ya da iceri giremeyip sahibine gicik olmuslar, dogru puanlama icin Foursquare'e bakin lütfen!


3- Görmeden Gecme:

Berliner Dom: Katolik Kiliseleri'ni yeterince gördüm, gelmisken Reform'un göbegine, bir de Protestan Kilise'si göreyim diyorsaniz kapida vereceginiz 7 Euro'nun helali hos olsun. Uzun uzun Hiristiyanlik Tarihi anlatacak degilim ama iceride Luther'e ve koruyucusu 3.Frederik'e ait doyurucu bilgiler mevcut. Ayrica bu büyüleyici yapinin tepesine tirmanip, Berlin'in vasat kusbakisi görünümünü de izleyebilirsiniz.

Spree Kanal Turu: Hemen hemen Avrupa'nin her sehrinde kanal veya nehir turu tavsiye edilir, sehirlerin tarihin dogal akisi sonucu su kaynaklari kiyilarina kurulmasinin guzel taraflarindan biridir aslinda. Berlin de Spree Nehri'nin uzerinde yer aliyor ve dolayisi ile tekne gezintisi imkaniniz var. Ama bu sehir icin ozellikle tavsiye edecegim, cunku iki onemli farki var. Birincisi Alman Baskenti'nin Ankara Bakanliklar benzeri semtini boylu boyunca gezerek, Alman Meclisi-Reichtag ve Sansolye'nin calisma ofisi gibi ozellikli binalari seyretmek, ikinci ise Spree uzerindeki müzeler adasini, uzerindeki unlu muzeleri ve Berlin'in Spree ile butunlesmis koprulerini tanima firsatiniz oluyor. Ha bizim tur Almanca idi ve ben orta seviye Almancam ile sadece bir kismini anladim rehberin anlattiklarinin, arada espriler yaptiysa da o kisimlar tamamen kayip bende :) Unutmadan, turu yapanlar camasir makinesi formundaki binanin ne ise yaradigini da ogrenmis olacaklar ayrica, ipucu-Bundeskanzleramt, bir saatlik gezi ücreti 14 Euro.

Tiergarten: Su meshur bilgilendirme cizimi-infografik Berlin'in sadece yüzde onbeslik kismininyesil alan oldugunu iddia ediyor. Valla nasil hesaplamislar bilmiyorum ama, hesaplayani Tiergarten'in cimlerinde kovalamak icap ediyor. Ortasinda meshur zafer anintinin, girisinde daha da meshur Brandenburg Kapisi'nin yer aldigi bu bahcecik, 5.2km2 ve icerisinde tam keyif insanlari icin göller var. Kiyisina oturun veya ufak bir sandal kiralayin, gidip büfesinden de iki sütlü kahve veya Berlin Birasi kapin, e daha ne olacak, bütün gün oturun sonra, cinar gölgesi...Merak edenler icin kahve, tatli 7 Euro, sandalin saati ise 10 Euro.

Berlin Duvari:  Soguk Savasin en onemli sembollerinden biri ve Federal Almanya ile Demokratik Almanya arasindaki ideolojik ayrimin fiziksel boyutu. Üzerine söyleyecek cok söz var dogal olarak, dolayisi ile sehrin her yerinde hayaleti hala varmis gibi hissediyorsunuz. Sürüyle sehir efsanesi var tabii, duvardan kalintilari toplayan Kreuzbergli Türkler zengin olmus vs. Ama gercek su ki, duvar su anda muthis bir turizm potansiyelinin gercege donusmus hali.


4- Final Four: Artik bir ritüel oldu benim icin Final Four'u yerinde izlemek. Her ne kadar Berlin tam bir basketbol asigi sehir olmasa da, konforlu salonu Mercedes-Benz Arena ile fark yaratti diyebilirim. Fenerbahce yari finalde Laboral'i uzatmada gecip, dramatik finalde 21 sayi geriden gelip uzatmada CSKA'a kaybetti. Belki de kendi adima yerinde en heyecanli Euroleague maclarini seyrettim, hatta 2010'daki Türkiye-Sirbistan yari finali ve 2001'de Türkiye-Almanya yari finali ile birlikte, kisisel basketbol tarihimdeki en heyecanli basketbol maclarindan birine taniklik ettim. Yari final baslamadan yaptigim amansiz tahminin tutmasi biraz üzücü olsa da, bir kez daha tahmin yapmak istiyor ve biraz da heves ile 2017'de Belgrad veya Kaunas'ta oluruz umarim diyorum. Gercek basketbol seyircisinin ev sahipliginde izleyelim biraz da...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder