9 Temmuz 2017 Pazar

Amerika-Los Angeles Gezisi Ne Kadara?

Amma da büyükmüş. Los Angeles ile ilgili en çarpıcı yorumum bu olur her halde. İstanbullu olmayanlar iyi bilir, İstanbul'a gezmeye gelirsiniz, Emirgan benim Ahırkapı senin gezersiniz ama hiç bir şey anlamazsınız. Her şey çok güzel görünür göze, ama bir yandan da hep bir koşuşturmaca, hep bir yerlere erişme çabası, vaktin yarısı yollarda ve kuyruklarda geçer. İşte bu hissiyatın aynısını Los Angeles'ta yaşadım ben. Bizim tek bir şehir olarak bildiğimiz Los Angeles'ın bir ucunda tanıdık Malibu Plajı, diğer tarafında ise yine bilindik yerlerden Long Beach, ikisi arasında ise iyi olasılıkla iki saatte geçilecek 85 kilometrelik bir mesafe var. Bize hepsini Los Angeles diye göstermişlerdi ama :( Dediğim gibi, trafik de dahil olmak üzere, tıpkı İstanbul.
Lafı uzattım, özetle gidecek olursanız, planınızı bu noktayı göz önünde bulundurarak yapın. Sonra ben Universal Studios'a sadece 3 saat ayırmıştım, günün kalanında da hem Getty'yi, hem de Santa Monica'daki lunaparkı gezecektim demekle kalırsınız. Daha önce de belirttim, iki kişiden fazla iseniz arabada, 'Pool Lane' denilen havuz şeridi tam bir can simidi trafiğe karşı. Uyanıklık yapıp tek kişi olduğu halde bu şeride girenler için ise fazlası ile can sıkıcı cezalar mevcut. Dolayısı ile gitmeden yanınıza birini alın ve mutlaka araba kiralayın. İstanbul'daki toplu taşımayı öpüp başınıza koyarsınız yeminle.
Bütün bu giriş gevezeliğinden sonra, hemen geçiyorum asıl mevzuya. Los Angeles bizim San Fransisco-yazı için tıklayın ve Pasifik Sahilleri-yazı için tıklayın ardından üçüncü ziyaret durağımız. Görülmesi gerekenler, yiyip içip beğendiğimiz mekanlar, kalınabilecek muhitler ve oteller, hepsini aşağıda bulabilirsiniz.

3 Günlük Bir gezi icin;

450 $ Kalacak Yer, günlük 200$ Kisi Basi Yeme-icme-eglenme masrafi diye hesap yapabilirsiniz aslinda. Yeme icme kismi her zaman oldugu gibi göreceli, ancak sadece Universal Studios giris biletinin 90$ oldugunu göz önüne alirsak, otopark, müze girisi ve dogal ihtiyaclari da katinca günlük 50$ harcarim demek de cok gercekci olmayacaktir. 

Kalacak yer:
Avrupa şehirleri gibi olsa keşke, büyük katedrale ne kadar yakın, o kadar merkezi. Ama değil. Dolayısı ile Los Angeles'a ne için geldiğinize göre değişiyor her şey. Diyelim önceliğiniz okyanus ve sörf, o zaman sizi Santa Monica'ya alalım. Ya da Hollywood ve Beverly Hills için geldiniz o kadar yolu, öyleyse şehrin kuzeyi daha uygun. Ama iki temel karar etkeni var seçim yaparken, ilki şehir merkezi yani Downtown pek tekin değil, uzak duruyoruz. İkincisi de ücretsiz otopark olsa iyi olur, yarım oda parası da arabaya vermeyelim. Biz Santa Monica'da neden olduğunu anlamadığım ucuzlukta, fakat konum ve şartlar açısından mükemmele yakın bir konuk evinde kaldık, tıklayın Cal Mar Hotel Suites. Üç veya dört yetişkine göre planlanmış bu apart daire tipindeki kalışın gecelik fiyatı 160 Dolar gibi uygun bir fiyattı. Kesinlikle tavsiye ederim, ama internet ve otopark ekstra, baştan uyarayım. Tesisin cok bir sey ifade etmeyen bir fotografini da yan tarafa ekledim, ama inanin sessiz, merkezi ve güvenli.

Görülecekler-Gezilecekler-Olmazsa Olmazlar:

1) Hollywood Bulvarı:
Amerikan kültürüne ve Hollywood endüstrisine yabancılığımdan olsa gerek, bana çok da anlam ifade etmedi gördüklerim. Yine de not düşmek gerekirse, Hollywood Bulvarı Oscar törenlerinin klasiği Kodak Tiyatrosu'na, Star Walk of Fame'e ve Chinese Theatre'a ev sahipliği yapıyor. Her gün binlerce turist, saydığım yerleri ve uzaktan da olsa Hollywood yazısını görmek için bulvarı ziyarette. Nasıl ki Eyfel'i görmeden Paris gezisi eksik kalır, Hollywood Bulvarı'nın olmadığı bir Los Angeles gezisi de aynı kıvamda.


2) Universal Studios:
Tek kelime ile muhteşem. Dediğim gibi, film endüstrisi çok ilgimi çekmiyor, fakat Orlando'daki Universal Studios'a gitmiş biri olarak Los Angeles'taki Universal Studios her açıdan daha zengin ve keyif verici, kişi başı 100$ giriş ücretini hak ediyor neredeyse. Birincisi, Harry Potter'dan tutun Simpsons'a bindiğiniz oyuncaklar daha çeşitli ve üç boyutlu olanlar insanı farklı dünyalara sürüklüyor adeta. İkincisi, size golf arabaları ile stüdyo turu yaptırıyorlar ve gerçek film veya dizi setlerini gezme imkanını buluyorsunuz. Desperate Housewifes, How I Met Your Mother, Jaws, Fast and Furious bunlardan sadece bir kaçı ve üstüne üstlük kimisi de interaktif, bir anda uçan bir araba ile kovalamaca sahnesinin içindesiniz, düşünsenize. Üçüncüsü ise gerçek bir film atmosferini yaşattıkları Waterworld, anlatılmaz yaşanır. Kısacası, Holywood ile çok ilginiz olmasa bile eğlenceli bir gün geçirmeniz garanti. İçeride bolca fast food ve ABD vazgeçilmesi kuyruklar da var, dolayısı ile hafta içi günleri tercih etmeniz her daim faydanıza.




3) Santa Monica-Venice Beach:
Okyanus kıyısındaki şu meşhur lunapark ve dönme dolap, uçsuz bucaksız bir sahil, sörfçüler ve tahtaları, tanıdık gelmiştir umarım. Santa Monica aslında Los Angeles'in turistik sahil merkezi ve Venice Beach de hemen 3-4 kilometre güneyinde. Rap müzik eşliğinde hoplayan zıplayan gençler, inanılmaz figürleri seyirciler için değil kendi zevkleri için gerçekleştiren kaykaycılar ve Batı Yakası'nda zenci yoğun bir bölgeyle karşılaştığımız için şaşıran biz. Eğlenceli, neşeli ve canlı bir atmosfer kısacası. Santa Monica'da ve Venice Beach'te en az 2 tam gün geçirmenizi öneririm, imkanınız varsa da okyanus manzaralı bir "penthouse" lüksünde. Yalnız dikkatli olun, suç oranı Venice Beach'e yaklaştıkça yükseliyor, kepenkler hava kararmadan önce bir anda iniveriyor; tedirgin olacaksanız Santa Monica merkezine yakın bir konaklamayı tercih edin.
4) Long Beach-Naples: 
Olmazsa olmaz kategorisinde değil bence, çünkü birincisi ciddi bir mesafe ve trafik var ulaşmak için, ikincisi Santa Monica ve Venice Beach'e göre bir turist açısından çok da farklı değil bence, özellikle de Long Beach. Yine de aşağıda Long Beach'te beğendiğimiz bir bistroya yer verdim. Naples ise daha farklı, bir ada üzerine inşaa edilmiş ve evler, sokaklar, kanallar, hepsi Akdeniz ya da İtalyan mimarisine yakın. Dolayısı ile İtalyan ya da kısmen bir Venedik havası dolaşıyor ortalıkta. Eğer olur da Eski Kıta'yı özler, zeytinyağına ekmek banıp bir şişe Chianti içmek isterseniz gideceğiniz yer burası.

5) Los Angeles Şehir Merkezi:
Gitmeden önce de bolca okumuştum, tam da okuduğum gibi çıktı aslında. Onlarca gökdelen, başka da bir şey yok; merkezde kalmaya değmez, merkeze gece gidilmez. Güzel bir özet oldu. İlla gidecekseniz gezmeniz gereken yerler ise sırası ile şöyle; Los Angeles Theatre, Bradbury binası, Union Station ve Meksika atmosferli Olvera Street. Ha bir de unutmadan, Grand Central Market'ın içerisinde onlarca farklı lezzetli atıştırmalık öneren dükkanlar ve kafeler bulunuyor. Sıcaktan kaçıp soluklanmak için bire bir. Yan tarafa merkezden bir duvar resmini koydum, belki de merkezdeki en fotografik yerlerden biri.


6) Beverly Hills:
Lüksün bir numaralı adresi. Dükkanlar, alışveriş merkezleri, restoranlar, evler, villalar, parklar, semt bir bütün olarak lüks üzerinde oturuyor. Bilindik Beverly Hills yazısının önünde fotoğraf çektirip çocukluğumuzun efsanesi çizgi filmi anımsamak, palmiye ağaçları ve lüks arabalar ile bezeli villalara bakıp iç geçirmek, lüks mağazaların vitrinlerini süsleyen eşyalara bakıp etiketlere şaşırmış gibi yapmak, işte bunların hepsi yarım gününüzü alacak turistik etkinlikler.

7) Getty Park:
Avrupa ve Amerikan sanatının nadide örneklerini barındıran bir müze burası aslında. Ancak gösterişli binasının içindeki eserlerden çok, özenle yaratılmış adeta bir sanat eseri bahçeleri ve ev sahipiği yaptığı şaşırtıcı görünümler daha çok ilgi çekiyor. Belki de benim cahilliğim ama, koleksiyonlarının eşsizliği ve derinliği ile Batı Yakası'nda bu tarzda bir müze bulmak çok kolay değil sanki. Özetle, içeriye ilginiz yoksa bile bir yarım gününüzü artistlik bahçelere ve göz alıcı manzaraya ayırabilirsiniz. Giriş ücretsiz fakat otopark 15$.

YEMEKLER

Üzerlerine tıklarsanız foursquare veya tripadvisor sayfalarına erişebilirsiniz. Yanına özellikle yerlerini yazdım.


1) Amici-Glendale:

Uzun süre yazmaya ara vermemek gerekiyor, böyle bir restorana gittiğimi bile unutmuşum. Kimin yolu neden düşer bilemem, çünkü turistik mahallelere uzak bir yer burası, bizim de AVM'nin -The Americana at Brand- içindeki Apple Store dolayısı ile düştü. Nezih bir İtalyan restoranı, çok ahım şahım anlatılacak bir yemek söyleyemem, ancak klasiklerini de beğendik. AVM'nin ortasındaki havuza ve içindeki heykele nazır ve tam anlamıyla Apple Store için sıra veya saat beklerken vakit geçirilebilecek türden. Üç kişi, iki makarna bir pizza ve yarım şişe rose şarap için toplam 80$ ödedik.

2) BOA-Sunset Avenue: 
Sunset bulvarının ünü malum. Hollywood'a yakın kaymak tabakanın yaşadığı, muhteşem gün batımı manzaraları yakalayabileceğiniz Los Angeles'in kuzeyindeki bu bulvarın tam başında yer alıyor BOA Steakhouse ve hitap ettiği kesim de genellikle bahsettiğim kaymak tabaka. Rezervasyonumuz olmamasına rağmen, kısmet deyip şansımızı denedik ve barda yer bulduk kendimize. Biraz da menüsündeki $$$$ etkisiyle sadece karides tabağı ve bira ile yemeği geçiştirdik fakat bu kısıtlı seçim bile 120$ tuttu.

3) Blu Jam-Holywood:
Yine Hollywood'a yakın bir mekan, ama bu kez kahvaltı için. Melrose Bulvarı'nın üzerinde ve park sorunu yok denecek kadar az. Yumurtanın onlarca çeşidini, lezzetli omletleri ve yumurtadan uzaksanız akağaç şuruplu devasa pancake'leri tadabilirsiniz; yanında sınırsız kahve ve dilerseniz çay da ödeyeceğiniz fiyatın içinde. Tabii ufak bir ön koşul var, kafenin önünde sıcağın böğrüne doğru uzanan onlarca kişilik bir sırayı beklemek. Üç kişi, iki omlet ve bir pancake 40$ tuttu, bahşiş her zamanki gibi %20.

4) Pono Burger-Santa Monica:
Gelelim Santa Monica'ya. Merkezde onlarca farklı seçenek olmasına rağmen, Foursquare'den yüksek puanlı bir yer bulacağız diye Santa Monica'nın içine doğru açıldık ve pişman da olmadık. Kendi sitesinde de dediği gibi bir Hawaii esintisi var burgercide, plaj tarzında dekore edilmiş, burgerlerin ise organik ve otla beslenmiş olması gibi iki ayırt edici özelliği mevcut. Üç burger ve üç craft-el işi bira için, ki onlarca farklı çeşidini bulabilirsiniz, 50$ ödedik.

5) Yard House-Long Beach:
Yukarıda uzun uzun anlatamadım, Long Beach ayrı bir şehir ve Santa Monica veya Venice Beach'e göre daha farklı bir havası var. Daha az turistik, daha yerel -yazarın notu, yerel dememi garipsemeyin, yerel dediysem çağın Amerikalısı'nın Pasifik kıyısında yaşamının yerelliği-, diğer şehirlerin aksine öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı bir şehir. Bahsedeceğim Yard House da, uçsuz bucaksız Long Beach'in girişindeki marinanın içinde kendini "Yeni" Amerikan olarak tanımlayan bir bistro. Yeni deyince herhalde barındırdıkları Meksika yemeklerini kastediyorlar, bilmiyorum, yine onlarca farklı bira, yine uzun kuyruklar ve bekleme sırası, yine... Üç kişi 75$ verdik, ne kadar tanıdık değil mi? Mekanın kendisini çok övemesem de, batıya baktığı için okyanusun kıyısındaki gün batımı manzarası muhteşemdi, onu özellikle belirtmeliyim.

6) The Bungalow-Santa Monica:
Santa Monica'da gece dışarı çıkmak gibi bir niyetiniz varsa, The Bungalow'u özellikle ama özellikle tavsiye ediyorum. Çok şık giyinmenize gerek yok ama salaşlıkta aşırıya da kaçmayın, rahat da olsa üstü açık bir gece klübü burası. Amerikan filmlerinde olur ya hani, rahat bir atmosfer, ağaçlarda sallantılı süsler, yormayan ama keyifli bir müzik ve herkesin yer yer sohbet edip, yer yer dans ettiği esintili bir yaz akşamı. Ne kadar gözünüzde canlandı bilmiyorum, ama lezzetli kokteyller de cabası. 
Dolayısı ile gençlerin favori mekanı olması bizi şaşırtmadı, bir kaç saat kaldığımız halde zamanın nasıl geçtiğini anlamadık, belki de bütün gezi boyunca gidilen yerlerden bir liste yapsam en üste koyacağım ilk mekan. Unutmadan, kokteyller 15$ civarında ve ben tabii ki -on the rocks- Margarita içtim. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder